Birleşmiş MilletlerKütüphaneUluslararası Hukuk

İfade özgürlüğü ve nefret söylemi arasında: Rabat Eylem Planı

Ayrımcılığa, düşmanlığa veya şiddete tahrik eden ulusal, ırksal ya da dinsel nefret savunuculuğunun yasaklanmasına ilişkin Rabat Eylem Planı, BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği uzman çalıştaylarının ardından ortaya konulan sonuçları ve tavsiyeleri içeriyor.

2011 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (İHYK) birçok ülkede, uluslararası insan hakları hukukunu temel alan ulusal, ırksal ya da dinsel nefreti teşvik etme konusunda uzman çalıştayları düzenledi. Bu çalıştaylar sırasında uzmanlar kendi bölgelerindeki durumu değerlendirdi ve nefretin körüklenmesine yönelik hem hukuki anlamda hem de hukuk dışında verilebilecek stratejik yanıtları ele aldılar.

İHYK’nın bu çalıştaylarında, ulusal ve bölgesel seviyelerde ayrımcılığa, düşmanlığa yahut şiddete tahrik eden ulusal, ırksal ya da dinsel nefret savunuculuğuna ilişkin yasaların ve politikaların uygulanmasına dair kapsamlı bir değerlendirme yürütüldü. Ayrıca, uluslararası insan hakları hukuku kapsamında korunduğu haliyle ifade özgürlüğüne tam anlamıyla saygı gösterilmesine yönelik çalışmalar yapıldı. Çalıştaylarda özellikle, farklı topluluklar arasında ve içerisinde anlaşmazlık ve şiddet doğuran dini meselelerle ilgili olarak, ifade özgürlüğü ile nefret söylemi arasındaki ilişkiye odaklanıldı. Ayrıca, konuyla ilgili uluslararası insan hakları standartlarının daha iyi bir şekilde uygulamaya geçirilmesi için her seviyede olası eylemler tespit edilmeye çalışıldı ve pek çok pratik öneri ortaya konuldu.

Buna göre, 5 Ekim 2012’de Fas’ın Rabat şehrindeki uzmanlar toplantısında kabul edilen Eylem Planı’nda devletlerin, medyanın ve toplumun, nefretin teşvik edilmesine karşı çıkılması ve uluslararası insan hakları hukukuna uygun tedbirlerle harekete geçilmesini sağlamak konusunda kolektif bir sorumluluğa sahip olduğu belirtiliyor.

Eylem Planı’nda, genellikle ifade özgürlüğü ile din veya inanç özgürlüğü arasında gergin, hatta karşıt bir ilişki olduğu düşünüldüğü, oysa bu iki özgürlüğün karşılıklı olarak birbirine bağımlı ve birbirini pekiştirir nitelikte olduğu aktarılıyor. İfade özgürlüğüne saygı gösterilmesi, demokrasi, barış ve güvenliğin sağlanabilmesi için hayati bir öneme sahip. Dolayısıyla tavsiyelerde de kışkırtıcı ifade biçimleriyle ilgili cezai yaptırımların, ancak haklılığı tümüyle kanıtlanabilir durumlarda başvurulacak son çare olarak görülmesi gerektiğinın altı çiziliyor.

Eylem Planı’nda, ifade özgürlüğü, nefrete teşvik ve ve Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin (MSHS) 20. maddesinin uygulanması üzerindeki kısıtlamaların belirlenmesi için yüksek bir eşik öneriliyor. Buna göre, bir ifadenin ceza gerektiren bir suç teşkil etmesi için aşağıdaki eşik testinde belirtilen kıstaslarının altısının da karşılanması gerektiği tavsiye ediliyor:

  • Sosyal ve politik bağlam, 
  • Konuşmacının konumu, 
  • Bir hedef gruba karşı kışkırtma kastı, 
  • İfadenin içerik ve biçimi,  
  • İfadenin erişim kapsamı, 
  • Olabilirlik (yakınlık da dâhil). 

Rabat Eylem Planı’nın tamamına ulaşmak için lütfen tıklayın.

Eşik testine ulaşmak için lütfen tıklayın.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu