Din ve vicdan özgürlüğü ve cemaatler / Freedom of Religion or Belief and Religious Communities
Star, 14.11.2011
Summary in English below.
ŞENOL KALUÇ / Liberal Düşünce Topluluğu Alevi Araştırmaları Merkezi Koordinatörü
Anayasa’nın 174. maddesi, Sünni tarikatlar açısından büyük sıkıntılara sebep olsa da bugün fiiliyatta yok hükmündedir. Buna karşılık bu kanundan dolayı hala mağdur bulunan Alevi, Bektaşi ve Nusayriler İslam’dan rahatsızlık duyan ve kendisini laik olarak niteleyen bazı çevrelerle birlikte bu kanunu anlaşılamaz bir şekilde savunmaktadır.
1924 yılından beri ülkemizde tarikatlar kanunen yasak ancak her hangi bir kısıtlama olmamasına rağmen fiiliyatta bu yasak Hanefilik dışındaki Sünni ve Şii mezhepler için de geçerli. Anayasanın 24. maddesi “Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir” ve 14. maddeye aykırı olmamak üzere demokratik ve laik düzene karşı bir fiil içinde bulunmadıkça “ibadet, dinî âyin ve törenler serbesttir” demesine rağmen Anayasanın 174. maddesi bu hakkı gaspetmektedir.
174. madde “Anayasanın hiçbir hükmü, … aşağıda gösterilen inkılâp kanunlarının, Anayasanın halkoyu ile kabul edildiği tarihte yürürlükte bulunan hükümlerinin, Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz” diyerek inkılâp kanunlarını Anayasanın üstüne çıkarmakta ve böylece “Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Bir Takım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun”a dayanarak anayasanın vazettiği temel bir hak kadük hale getirilmektedir.
Kanun açıkça “Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayini tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır.” diyerek Alevi, Sünni tasavvufi ekollerin ayinlerini yasaklayarak din ve vicdan hürriyetini Müslümanlar açısından açıkça ortadan kaldırmakta ve devlet kontrolündeki bir kurumun eline teslim etmektedir.
Dini devletten ne zaman ayıracağız?
Bu kanun geçmişte Sünni tarikatlar açısından büyük sıkıntılara sebep olsa da bugün fiiliyatta yok hükmündedir. Buna karşılık bu kanundan dolayı hala mağdur durumda bulunan Aleviler, Bektaşiler ve Nusayriler İslam’dan rahatsızlık duyan ve kendisini laik olarak niteleyen bazı çevrelerle birlikte bu kanunu anlaşılamaz bir şekilde savunmaktadır. Bu savunmanın arkasında cemaat ve tarikatlara özgürlük verilmesi halinde Türkiye’nin Afganistan’a döneceği ve Sünni tarikatların daha da kuvvetleneceği korkusu vardır.
İlginç bir şekilde tarikatların kâğıt üzerinde de olsa yasak sayılmaları psikolojik olarak bir güvenlik hissi yaratmakta ve bu kanunun bizzat asıl mağdurları tarafından savunulmasına yol açmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı yüz bine yakın cami içinde azımsanamayacak sayıda caminin tarikatlar ve cemaatler tarafından kullanıldığı bilinirken; bu durumun yasal zemine taşınarak cemaat ve tarikatlara serbestiyet tanınmasının tehlikeyi arttırmak bir yana azaltacağı gerçeği gözden kaçmaktadır. Yasal zemin içinde hareket eden organizasyonların takibinin yasa dışı yapılanmalara göre çok daha kolay olduğu bir gerçektir. Alevilerin büyük kısmı ve laikliği kendisine şiar edinen laikçi çevreler bu gerçeği maalesef ideolojik bağnazlık nedeniyle görememektedir.
Buna karşılık muhafazakâr çevrelerin önemli bir kısmı ise AKP iktidarı ile birlikte hukuki yasaklama ve dayatmalara karşı olan tepkilerini kaybederken 28 Şubat sürecinde bu kanunlara dayanılarak yaşatılan rezaletleri unuttukları görülüyor. Başbakanımız bile dini terbiye etmek ve devlet güdümüne sokmak için icat edilmiş DİB’nı benimseme ve devletin maaşlı imamlarından kanaat önderi olmalarını isteyecek derecede durumu içselleştirmiş görünmektedir.
Summary
Şenol Kaluç of the Association of Liberal Thought (LDT) argues that Article 174 of the current Turkish Constitution should not be part of the new Constitution in oder the ensure the protection of freedom of religion or belief. Article 174 prohibits the amendment of Reform Laws that were enacted in the early years of the Turkish Republic. One of these laws pertains to the Abolishment of Sufi orders. Sufi orders are still prohibited today, however, they continue to operate in practice. Kaluç argues that these prohibitions should be abolished and that the state should leave religion to the civil sphere.
_____________________________________________________________________________________________