“Covid-19’un Türkiye’de din veya inanç özgürlüğüne etkisi” raporu yayımlandı!

Rapor, Covid-19 salgını sırasındaki kısıtlamaların Türkiye’de din veya inanç özgürlüğüne etkisine dair kısa bir inceleme sunuyor.
Devletlerin Covid-19 salgınının etkileri karşısında getirdiği kısıtlamalar tüm dünyada insan hakları açısından önemli sorunlar yarattı. Kamu sağlığının korunmasına yönelik önlemler, din veya inanç özgürlüğü de dahil olmak üzere birçok insan hakkına yönelik sınırlama gerekçesi olarak değerlendirilmek durumunda kaldı. Bu bağlamda, sokağa çıkma yasakları, geçici süreli kapanmalar ve ibadet yerlerine girişi sınırlandıran önlemler din veya inanç özgürlüğüne yönelik kısıtlamalara yol açan kritik tedbirlere örnek olarak verilebilir.
Covid-19’un Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğüne Etkisi başlıklı rapor, söz konusu kısıtlamaların niteliğine ve Türkiye’de din veya inanç özgürlüğü üzerindeki etkisine dair kısa bir inceleme sunuyor. Raporda, Mart 2020’den Haziran 2021’e kadar olan dönemde pandemiyle mücadele için alınan ve din veya inanç özgürlüğü üzerinde etkili olan hukuki ve idari tedbirler inceleniyor.
Rapor,
- kısıtlamaların niteliğini,
- sokağa çıkma yasaklarını,
- ibadet yerlerinin kapatılması gibi tedbirleri,
- toplantılara katılıma dair sınırlamaları,
- bu sınırlamaların, ibadethanelere erişim, cenazeler, sivil toplum kuruluşlarının dinî amaçlar taşıyan faaliyetleri de dahil olmak üzere toplu halde yapılan etkinlikleri üzerindeki etkilerini,
- eşitsizliklerdeki artışı,
- kısıtlamaların toplumsal cinsiyet açısından ve din veya inanç toplulukları içerisindeki dayanışmaya ve toplulukların edindiği yeni deneyimlere etkisini ele alıyor.
Rapor, özellikle yaşla ilişkili farklılaşan tedbirlerin din veya inanç topluluklarını da farklı şekillerde etkilediğini ortaya koyuyor. Raporda, devlet bütçesinden aktarılan kaynakların başka din veya inanç topluluklarına değil, yalnızca camiler ve cami cemaatlerine tahsis edilmesinin yol açtığı derin sistemsel eşitsizliklerin salgın sırasında daha da görünür olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, kadınlar ve genç kızların, evde kalmak zorunda kalınca, başka hakların yanı sıra din veya inançlarını uygulamak açısından ev dışında buldukları özgürlüklerini de bir ölçüde kaybettikleri aktarılıyor.
Raporda ayrıca iyi uygulama örneklerine de yer veriliyor ve kamu yetkililerine somut tavsiyelerde bulunuluyor. Örneğin:
- Kamu yetkilileri, din veya inancın açıklanması ve örgütlenme özgürlüklerine sınırlama getirirken, bu sınırlamaların kanunla öngörülmesini, demokratik bir toplumda meşru bir amaç olarak kamu sağlığını korumak için gerekli olmasını, orantılı olmasını, ayrımcılık içermemesini ve toplumsal cinsiyet konusuna hassasiyet gösterilmesini sağlamalı.
- Kamu yetkilileri, farklılaşan kısıtlama ve muafiyetler getirirken, tüm din veya inanç topluluklarına ilişkin uygulamaların toplumsal cinsiyet ve yaş konusunda hassasiyet gösterilerek değerlendirilmesini sağlamalı.
- Sınırlamaların azınlıktaki din veya inanç topluluklarına etkisi de göz önünde bulundurulmalı.
- Tedbirler tüm din veya inanç toplulukları ile geniş bir danışma süreci yürüttükten sonra, toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gösterilerek alınmalı.
- Kamu yetkilileri, halihazırda kamu mali kaynaklarını ve imkânlarını yalnızca Sünni Müslümanlara yönelik dinî hizmetlere sağlayan mevcut sistemde reforma giderek eşitsizliklerle mücadele amaçlı adımlar atmalı.