Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü ve Cinsiyet Eşitliği Konferansı videoları yayında!
23-24 Mayıs 2022 tarihlerinde çevrimiçi olarak düzenlenen Uluslararası Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü ve Cinsiyet Eşitliği Konferansı’nın videoları kaçıranlar için YouTube kanalımızda.
Türkiye’de Din veya İnanç Özgürlüğü ve Cinsiyet Eşitliği temasına odaklanan konferansla, her ikisi de temel uluslararası insan hakları sözleşmelerinde korunan din veya inanç özgürlüğü hakkı ile cinsiyet eşitliğinin kesiştiği noktada ortaya çıkan insan hakları konularını araştırmak ve analiz etmek amaçlandı.
Konferansta 15’i bildiri çağrısına gelen başvurulardan seçilen, toplam 21 sunum yapıldı. Konferans aracılığıyla dünyanın ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, sosyoloji, kültürel çalışmalar, antropoloji, medya, ilahiyat, siyaset bilimi, hukuk, cinsiyet çalışmaları, tarih, eğitim bilimleri ve sosyal hizmet gibi çalışma alanlarından araştırmacılar bir araya geldi. İnanç özgürlüğü ile cinsiyet eşitliğinin kesişiminde yer alan, eğitim, dinî semboller ile kamusal alan, beden politikaları, dinî yorumlar, sosyal hizmetler ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi pek çok konu konferansta ele alındı.
Konferansın açılış konuşmasında İnanç Özgürlüğü Girişimi’nden Dr. Mine Yıldırım, din veya inanç özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin çoğu zaman birbiriyle çatışan haklar olduğuna dair bir algı olduğunu belirtti. Ancak, uluslararası insan hakları koruma paradigmasına göre her iki hakkın da, ayrım yapmaksızın, savunulması ve korunması gerektiğinin altını çizdi. Bu nedenle tüm insan haklarını olduğu gibi bu iki hakkı da savunmaktan imtina edilmemesi, sinerji alanlarını görülmeye çalışılması ve gerilimin ve ihlallerin olduğu alanlarda durumu iyi analiz edip insan hakları standartlarına sahip çıkılmasını gerektiğini vurguladı.
Ardından, Prof. Dr. Emrah Bertil Oder başkanlığında yapılan açılış oturumunda, Prof. Dr. Serpil Sancar Türkiye’de devlet-din ilişkisini toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında ele aldı. Doç. Dr. Nadia Sonneveld, Mısır’da aile hukukuna odaklanarak din özgürlüğünün avantajları ve dezavantajlarına değindi. Dr. Marie Juul Petersen ise, din veya inanç özgürlüğü, cinsiyet eşitliği ve sürdürülebilir kalkınma amaçlarına odaklanan bir konuşma yaptı.
Prof. Dr. Bedriye Poyraz başkanlığındaki “Dinî Yorumlar, Ritüeller ve Özne Olarak Kadınlar” oturumunda, Nurgül Çelebi Hristiyan geleneğinde kadının konumunu Süryani kadınları özelinde değerlendiren bir sunum yaptı. Ruveyda Çınar, ataerkiyi güçlendiren eril normların İslam hukukunu cinsiyetlendirdiği noktalara ve kültürün, “dinî bir otorite” olarak eril söylemlerle normlaştırılıp hegemonya araçlarına dönüştürüldüğü İslami uygulamalara değindi. Dr. Vanessa Rose de Obaldia ise toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini cemevlerindeki mekânsal ve pratik uygulamalar ve inanç ile ilgili kurumlardaki katılımcı rolleri bağlamında inceledi.
Işık Tüzün’ün başkanlığı yaptığı 2. oturumda, eğitim sisteminde din veya inanç özgürlüğü ile cinsiyet eşitliği tartışıldı. Bu bağlamda, Dr. Arzu Saldıray Alevilerin zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi dersini alma sürecinde deneyimlediği sorunları toplumsal cinsiyet perspektifiyle ele aldı. Hazal Ocaklı ise, ebeveynlerin dinî eğitim hakkı kapsamında kız çocuklarının din ve inanç özgürlüğünü irdeledi.
Kadriye Aysel Fidan’ın başkanlığı yaptığı oturumda, inanç özgürlüğü ve toplumsal cinsiyet kesişiminde sahadan ve inanç topluluklarından deneyimler ele alındı. Bu bağlamda Sena Arslan, kadınların camilere erişimini ve camilerde kadınların katılımını güçlendirmeye çalışan “Kadınlar Camilerde” kampanyasının deneyimlerini aktardı. Kayra Akpınar Protestan kiliselerinde kadınların konumunu ele alırken, Ceren Ataş ise Aleviliği cinsiyet eşitliği temelinde değerlendirdi. Son olarak Fatma Yavuz, Diyanet İşleri Başkanı’nın kadın olup olmayacağını dair bir tartışma yürüttü.
Dr. Ayşe Çavdar başkanlığındaki “Dinî Sembollerin Kamusal Alandaki Temsili” başlıklı oturumda, Prof. Dr. İlknur Meşe, başörtüsü meselesindeki değişimi tarihsel süreç bağlamında, inanç özgürlüğü ile laiklik ve dine dayalı baskı arasındaki gerilimli ilişki çerçevesinde değerlendirdi ve gençlerin değişen din ve özgürlük anlayışlarına ışık tutmaya çalıştı. Prof. Dr. Adelaide Madera, başörtüsüne ilişkin çoklu anlatıların altında yatan gerilimleri analiz etti ve din ile kamusal alan arasındaki yasal-politik çatışmanın depolarize edilmesinin kadınların dinî mesajlara ilişkin özerk anlayışlarını inşa etmelerine ve kamusal alanda kendi kimliklerini tanımlamalarına olanacak tanıyabileceğine değindi. R. Özgün Kehya ise Buket Alakuş’un Der Hodscha und die Piepenkötter adlı filmini toplumsal cinsiyet ve dini temsiller açısından inceledi ve kadınların filmde belirli dinî hakların kazanılmasında bütünleyici bir rol oynadıklarını ve böylece toplumsal cinsiyet stereotiplerinin yapısöküme uğratılabildiğini aktardı.
“Beden Politikaları ve İslam” başlıklı oturum Prof. Dr. Betül Yarar başkanlığında yürütüldü. Zeynep Kuyumcu, cinsel yönelimleri, cinsel kimlikleri ve İslam ile çelişkili bir ilişki yaşayan LGBT+ Müslümanların cinsel ve İslami müzakerelerini irdeleyen bir sunum yaptı ve çeşitli İslami anlayış ve inançlar için kapsayıcı alanlar geliştirmenin yollarını tartışmaya açtı. Dr. Duygu Altınoluk, başörtüsü takmayı bırakan üniversiteli kadınların anlatılarını feminist metodolojik çerçevede Michel Foucault’nun biyoiktidar kavramıyla inceledi. Burcu Kalpaklıoğlu ise Alo Fetva hattında çalışan vaizelerin, Diyanet’in aile ve evlilik konularındaki söylemlerini ve fetvalarını nasıl aktardıklarını ve dinledikleri hikayelere ve kadınlar olarak edindikleri tecrübelere göre bunları nasıl yeniden yorumladıklarını ele aldı.
Doç. Dr. Zehra Yılmaz başkanlığındaki son oturumda ise, “İnanç Özgürlüğü ve Toplumsal Cinsiyet Kesişiminde Kamu(nun) Yönetimi” tartışıldı. Figen Vural, insan hakları, cinsiyet eşitliği ve inanç özgürlüğünü, insan hak ve onuru temelinde bir meslek disiplini olan sosyal hizmet perspektifinden tartışmaya açtı. Şehide Zehra Keleş Yüksel ve Zelal Yalçın, Türkiye’de kamu istihdamının karakterini, kamusal sosyal hizmet alanındaki kapsayıcı olmayan istihdam dinamikleri ile bir kamusal karşılaşma olan hizmet süreçlerinin kadınların birbiriyle karşılaşması, kamuyla ilişkisi ve kamusal tahayyülleri açısından inceledi. Son olarak Hümeyra Dinçer, Diyanet’in atadığı kadın vaizelerin camilerde kadın cemaat için verdikleri vaazları merkezine alarak “Müslümanca bir yaşam sürme” düşüncesinin nasıl inşa edildiğini ve vaizeler tarafından Müslüman kadınlara nasıl aktarıldığını ele aldı.