Çalışmalarİzleme Raporları

Türkiye’de İnanç Özgürlüğü Hakkını İzleme Raporu Yayınlandı

Uluslararası insan hakları koruma mekanizmaları ve ulusal mahkeme kararları da Türkiye’nin yasa ve uygulamalarını din veya inanç özgürlüğüne ilişkin insan hakları standartlarıyla uyumlu hale getirmesinin gerekliliğine işaret etmektedir. Yeni hükümeti bu alanda gerçek bir değişim sağlama görevi beklemektedir.

BASIN BÜLTENİ – 22 Ekim 2015

“Türkiye’de İnanç Özgürlüğü Hakkını İzleme Raporu (Temmuz 2014- Haziran 2015)” Norveç Helsinki Komitesi (NHC) İnanç Özgürlüğü Girişimi (İÖG) tarafından 22 Ekim 2015 tarihinde yayınlandı.

Raporun İçeriği Hakkında

İnanç Özgürlüğü Hakkına İlişkin Eski ve Yeni Birçok Sorun Çözüm Bekliyor”

İnanç grupları, yeni anayasa yapım süreci de dahil olmak üzere, siyasi iradenin kararlılık göstererek köklü çözümleri katılımcı bir süreç içinde hayata geçirmesi yönünde taleplerini, uzun yıllardır, dile getirmektedir. Uluslararası insan hakları koruma mekanizmaları ve ulusal mahkeme kararları da Türkiye’nin yasa ve uygulamalarını din veya inanç özgürlüğüne ilişkin insan hakları standartlarıyla uyumlu hale getirmesinin gerekliliğine işaret etmektedir. Yeni hükümeti bu alanda gerçek bir değişim sağlama görevi beklemektedir.

“İnanç Özgürlüğü Hakkına İlişkin AİHM Kararları Uygulanmıyor”

Gerek inanç grupları tarafından dile getirilen gerekse ulusal ve uluslararası mahkemeler tarafından tespit edilen sorunların bazıları zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi (DKAB) dersleri, vicdani ret hakkı, kimliklerde din hanesi, cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınmaması bağlamında devletin inançlar karşısında tarafsızlığı olarak özetlenebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) inanç özgürlüğü alanında verdiği kararlar uygulanmamaktadır.

“İnanç Özgürlüğüne İlişkin Kısıtlayıcı Uygulama Varlığını Sürdürüyor”

İnanç özgürlüğüne ilişkin yüksek düzey siyasi liderlerin verdikleri olumlu mesajlara karşın söz konusu hakların somut olarak korunması olduğunda eskiden beri süregelen kısıtlayıcı zihniyet temel bir siyasi problem olmaya devam ediyor.

İbadet yeri statüsünün tanınması gibi idari konularda farklı inanç ve mezhepleri dışlayan pratikler devam etmektedir. Cemevlerinin ibadet yeri statüsü tanınmadığı gibi, Protestan ve Yehova’nın Şahidi gibi grupların ibadet yeri statüsü için yaptıkları başvurular da kabul edilmemektedir. İnanç özgürlüğü, inanan inanmayan, azınlık veya çoğunluk herkesin hakkıdır ve devletin inançların meşruiyetini değerlendirme hakları bulunmamaktadır.

Geçmiş yıllarda, Vakıflar Kanunu’nda yapılan değişiklik gibi, özellikle bazı gayrimüslim grupların haklarının korunması ve geçmişte yaşanan adaletsizliklerin telafi edilmesi amacıyla atılan olumlu adımların sürdürülmesi gerekmektedir.

“İfade Özgürlüğüne Yönelik Sınırlama ve Kovuşturma İnanç Özgürlüğünü de Kısıtlayabilir”

İfade özgürlüğü ve inanç özgürlüğü hakkının kesişiminde özellikle Ateizm Derneği ve üyelerine yönelik kovuşturma süreçleri ve Yahudi ve Hristiyanlara yönelik nefret söylemi kaygı vericidir. Nefret söylemlerinin münferit olmadığı, uzun yıllara yayılan bir süreklilik ve kalıp içerdiği görülmektedir. Yargıya taşınan başvurularda, hakim olan inancın veya hakim inanca mensup bireylerin öncelikli olarak korunması yerine, Türk Ceza Kanunu’nun 216(3) Maddesi, AİHM içtihadını sistematik bir şekilde uygulayacak bir şekilde yorumlanmalıdır. Ek olarak, ifade özgürlüğünü kısıtlayacak önlemlere, kesin olarak gerekmediği sürece, başvurmak yerine meseleler çok boyutlulukları göz önünde bulundurularak ele alınmalıdır.

“Devletin Dinle İlgili İşlemlerinde Tarafsız Olma Yükümülülüğü ”

Son yıllarda eğitim sistemine ilişkin yapılan değişiklikler okullarda inanç özgürlüğünün korunmasıyla ilgili eski ve yeni meselelere yönelik bütünsel bir değerlendirme ve değişim ihtiyacını beraberinde getirmiştir.

AİHM’nin kararlarıyla en fazla gündeme gelen zorunlu DKAB dersleri kadar seçmeli din derslerinin seçiminde ve uygulanmasında da inanç özgürlüğü ve devletin tarafsızlığı meselesi ortaya çıkmaktadır. Temel Öğretimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sınavının DKAB derslerinden muaf olan öğrencilerin dezavantajlı duruma düşmesine sebep olabilmesi, öğrencilerin istemedikleri halde İmam Hatip Liselerine yerleşmek durumunda kalabilmeleri ve okullarda din veya inanç temelinde çoğulculuğun güvence altına alınmasıyla ilgili eksiklikler eğitimde çocuğun, ebeveynlerin ve öğretmenlerin inanç özgürlüğü haklarının korunması konusunda kat edilecek çok yol olduğunu göstermektedir.

Kamu mali kaynaklarının din veya inanç grupları arasında eşitlik ve tarafsızlık ilkesi çerçevesinde paylaşımı konusunda Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren var olan sorun reform ihtiyacını ortaya koymaktadır. Mevcut durumda, bir kamu hizmeti olarak görülen din hizmetlerinin maliyeti genel bütçeden, özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine ayrılan kaynak aracılığıyla, sağlanmaktadır. Dolayısıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı yapısı dışında yer alan inanç kurumları bütçeden, bazı ibadet yerlerinin elektrik faturalarının ödenmesi gibi sembolik katkılar dışında, yararlanamamaktadır.

Şayet din hizmetlerine kamu kaynaklarından bütçe ayrılacak ise bunun tüm inanç gruplarının din veya inanç hizmetlerine katkı sağlayacak şekilde paylaşımı için yeni bir model, kapsayıcı bir danışma süreciyle, geliştirilmelidir.

Raporda Türkiye’de inanç özgürlüğü hakkının insan hakları standartlarıyla uyumlu bir şekilde korunması için atılması gereken somut adımların ana başlıkları şöyle sıralanıyor:

  • Türkiye’nin eski ve yeni inanç özgürlüğü sorunları için köklü reformlar yapması gerekmektedir.
  • Kurulacak olan yeni hükümet reform ihtiyacını görerek kapsayıcı, şeffaf ve insan hakları normlarını merkeze alan bir süreç yürüterek yasa ve uygulamada değişiklik yapmalıdır.
  • İfade özgürlüğü ve inanç özgürlüğünün kesişiminde yer alan Türk Ceza Kanunu 216 (3) Maddesi AİHS ile uyumlu bir şekilde yorumlanmalı ve inançsızları veya dine eleştirel yaklaşanları sindirme aracına dönüşmemelidir.
  • İbadet yeri kurma ve yaşatma hakkı herkes için sağlanmalı. Cemevleri ibadet yeri olarak tanınmalı. İbadet yeri statüsü başvuruları belediyeler ve valiliklerce kolaylaştırıcı bir şekilde ele alınıp karara bağlanmalıdır.
  • Askerlik hizmetine vicdani ret hakkı uluslararası hukuk normlarıyla uyumlu olacak şekilde tanınmalı ve bunun için yasal düzenleme yapılmalıdır. Ayrımcı olmayan alternatif hizmet olanağı tanınmalıdır.
  • İnanç gruplarının tüzel kişilik edinme hakkı korunmalı, ideal olarak bir inanç kurumu tüzel kişi statüsü oluşturulmalıdır. Bu statü oluşturulana kadar vakıf ve dernek kurma süreçleri kolaylaştırılmalıdır. Dini toplulukları desteklemek amacıyla vakıf kurma yasağı (Medeni Kanun Madde 101) kaldırılmalıdır. Tarikatlara ve tekke ve zaviyelere ilişkin düzenlemeler uluslarası normlarla uyumlu hale getirilmelidir.
  • Eğitim alanında çocuğun, ebeveynlerin ve öğretmenlerin inanç özgürlüğü hakkına saygı gösterilmeli ve okullarda çoğulculuk güvence altına alınmalıdır.
  • Din hizmetlerine ayrılan kamu mali kaynaklarının adil paylaşımı sağlanmalıdır.
  • Vakıflar Kanunu’nun Geçici 11. Maddesi ile iadesi mümkün olmamış taşınmazların iadesi için yeni yasal düzenleme yapılmalıdır.
  • Cemaat vakıflarının seçim yönetmeliği daha fazla gecikmeden hazırlanmalıdır.

Raporun tamamına www.inancozgurlugugirisimi.org sitesinden ulaşabilirsiniz.

Sorularınız için İnanç Özgürlüğü Girişimi proje yöneticisi Dr. Mine Yıldırım’a yildirim@nhc.no adresinden veya 0533 338 29 61 numaralı telefondan ulaşabilirsiniz.

Norveç Helsinki Komitesi (NHC), merkezi Oslo’da bulunan ve insan haklarının pratikte korunmasını sağlamak amacıyla 1977 yılından beri çalışan bir sivil toplum kuruluşudur. Bu amaçla izleme ve raporlama yapar, eğitim düzenler ve demokratik yapıları destekler. NHC’nin çalışmaları Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı kapsamında kabul edilmiş insan hakları belgelerini temel alır. Orta Asya da dahil olmak üzere birçok ülkede projeler yürütmektedir.

İnanç Özgürlüğü Girişimi Türkiye’de düşünce, din veya inanç özgürlüğüne dair konuları izleme ve bu konudaki hukuki standartları ve izleme raporlarını ilgili tüm paydaşların kullanımına sunma amacıyla çalışmalarına başlamıştır. Bu süreçte Birleşmiş Milletler nezdinde Evrensel Periyodik İnceleme ve İnsan Hakları Komitesi, Avrupa Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı mekanizmaları çerçevesinde Türkiye’de düşünce, din veya inanç özgürlüğü korunmasına ilişkin raporlar sunmuştur.

İzleme ve raporlama projesinin genel amacı Türkiye’de düşünce, din veya inanç özgürlüğünün korunmasının iyileştirilmesini sağlamaktır. Bunu yaparken inanç grupları, akademi ve insan hakları örgütleriyle işbirliği yapar. Proje bir insan hakları projesi olarak herkesin düşünce, din veya inanç özgürlüğüne sahip olduğu ilkesiyle İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 18’i temel alır:

Herkesin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı vardır; bu hak din ya da inanç değiştirme; dinini ya da inancını tek başına ya da topluca, açık ya da özel olarak öğretim, uygulama, tapınma ve tören yapmak suretiyle açığa vurma özgürlüğünü içerir.

Raporu okumak için lütfen tıklayın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu