Arşivİnanç Özgürlüğüyle İlgili Haberler

Mele Açılımı bir Diyanet Projesi / “Molla” Opening is a Diyanet Project

19.12.2011, Star Gazete

Summary in English below.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Mele alımı siyaset değil, Diyanet Projesi. Diyanet artık daha çok ‘millet’ kurumu olacak. Cami mimarisi için fakültelerle toplantı yapacağız. İslam’ın ‘hak din’ olduğunu söylemek varlık sebebimiz.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, din eğitimini resmi okullardan almayan ‘mele’ diye adlandırılan yerel din adamlarının Diyanet kadrosuna alınmasının bir güvenlik veya siyaset projesi değil, Diyanet projesi olduğunu açıkladı. Kanal 24’te ‘Ankara Masası’nın canlı yayın konuğu olan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, çarpıcı açıklamalar yaptı:

‘Mele’lerin Diyanet’e alınması yeni değil. Cumhuriyetin ilk 25 yılında bir din eğitimi, din hizmetleri açığımız olmuştur. İkinci 25 yılda da ilk 25 yılın açığını kapatmaya çalışırken resmi okullarda yetişmeyen, ancak özel derslerle din eğitimi alan bu hocaları Diyanet bünyesine almışız. Ancak 1965 ile 1977 arasında tam 12 yıl biz bu mele konusunu tartışmakla geçirmişiz. Sonra hem Meclis’te hem de Senato’da tartışılmış, kabul edilmiş ve 14 bin ‘mele’ kadroya alınmış. Bu ‘mele’ konusu da ne bir siyaset konusudur, ne bir güvenlik konusudur. Bu bir Diyanet konusudur. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın tarihi boyunca zaman zaman yaptığı ve son 5 yılda üzerinde çalışıp olgunlaştırdığı, ihtiyaç gördüğü için projelendirdiği bir konudur.

 Tevhid-i Tedrisatla beraber medreseler kapatıldı. Din eğitimi veren tek yüksek öğrenim kurumumuzu da kapattık. İlk 25 yıl boş geçti. Fakat tabiat boşluk kabul etmez. Bu süre içinde bazı bölgelerde, medrese boşluğunun yerine ‘ders halkaları’ şeklinde özel inisiyatifler ortaya çıktı. Bizim şu anki müftülerimizden bir kısmı orada o insanlardan ders aldı. Bugün yazılanlara bakıyorum, maalesef ‘sokaktan, üfürükçü, cahil, din eğitimi almamış kişileri kadrolarına alacaklar’ yazabilenler var. Böyle şey tahayyül edilebilir mi? Biz personel alımında liyakat ve ehliyete bakarız. Mesela bunlar arasında Arapça’ya ileri derecede hakim olanlar var. Bunlardan eğitim kurumlarımızda neden yaralanmayalım? Liyakat için ciddi bir sınavdan geçirip, formasyon için en az 6 ay eğitim vereceğiz. Bu bir istisna olacak. Biz 1000 kadro aldık ama bunu doldurabileceğimizi zannetmiyorum. Maalesef terör belası bu özel ders halkalarını yok etti, bitirdi.

  “AB istedi, ‘Allah katında din İslam’dır’ ayeti hutbeden çıkarıldı” iddiası da böyle bir bilgisizlikten kaynaklanıyor. Diyanet, aynı anda hem AB emrettiği için hutbelerden ayet çıkaran, hem de molla rejimi kurmakla itham edilecek bir kurum değildir. 2006’da şu cümleyi yine ben yazdım: “Allah katında hak dinin İslam olduğunu söylemek Diyanet’in varlık sebebidir.” Bugün aynı cevabı tekrarlamaktan üzüntü duyuyorum. Hedefimiz 2020’li yıllarda her mihrapta görev yapan herkesi İlahiyet Fakültesi mezunu yapmak. Dinin hassasiyeleri, milletin hassasiyetleri ve devletin hassasiyetleri çeliştiği zaman, tarihimiz gösteriyor ki, Diyanet dinin ve milletin yanında yer alarak devletini bu konuda ikna etmeye çalışmıştır. Türkçe ibadet tartışıldığında, Türkçe ezan başladığı zaman bu böyle oldu; camilere sıra sandalye konulmak istendiğinde böyle oldu. Diyanet daha bir ‘millet kurumu’ olacak.

Haberin devamına ulaşmak için tıklayın.

Summary in English

President of the Presidency of Religious Affairs (the Diyanet) Mehmet Görmez said that the project to employ local Muslim religious leaders (mele or molla) is not a “security project” -like some call it- it is a Diyanet project. In response to the views expressed by some Caferi religious leaders saying that they will take part in the project provided that they will not be assimilated in the system, Görmez commented saying, “I find it difficult to understand this… In a Muslim country it would not be acceptable if the mosques were divided according on denomination. I would gladly perform the namaz ritual with my Caferi brothers…” He also commented on religious education saying that he finds it difficult to justify the fact that the Caferis, Armenians and Greeks in Turkey have to send their children abroad for religious training.

________________________________________________________________________________________

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu