BildirimlerÇalışmalar

NHK İnanç Özgürlüğü Girişimi Zengin Grubu davalarına ilişkin AK Bakanlar Komitesi’ne bildirim sundu

Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi 20 Aralık 2018 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (BK) zorunlu DKAB derslerine ilişkin Hasan ve Eylem Zengin – Türkiye (2007) ve Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye (2014) kararlarının icrasının izlenme sürecine katkı sunacak bir bildirimde bulundu.

Kararların icrası ve dostane çözüm koşullarıyla ilgili Avrupa Konseyi BK’nin 9 (2) numaralı kuralı, sivil toplum kuruluşlarına AİHM’nin kararlarının icrasına ilişkin bildirimde bulunma hakkı tanımaktadır.

Bildirimin amacı insan hakları hukukuyla uyumlu bir çözüm sürecinin devam etmesine katkıda bulunmak. Bu görüşte Türkiye’deki eğitim sisteminin, yapılan değişikliklere karşın, ebeveynlerin çocuklarını dini ve felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme hakkına saygı içermekten yoksun olduğu, mevcut muafiyet uygulamasının ayrımcı sonuçlar doğurduğu ifade ediliyor. Ayrıca, Bakanlar Komistesi’nin Zengin grubu davalarının izlenmesini, standart izlemeden nitelikli izlemeye alması tavsiye ediliyor. Nitelikli izleme Bakanlar Komitesi’nin kararların icrasını daha yakından izlemesini sağlayabilir. Meselenin sistematik bir sorundan kaynaklanıyor olması, çok sayıda öğrencinin etkilenmesi ve 2007 yılından beri gerekli değişikliklerin yapılmamış olması nitelikli izlemeyi gerektiren bazı sebepler olarak sayılabilir. Hükümet yasal süresi içinde henüz bildirime bir cevap vermiş değil.

AİHM Kararları & Hükümetin Eylem Planı

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi zorunlu DKAB derslerine ilişkin 2007 yılında Hasan ve Eylem Zengin – Türkiye ve 2014 yılında Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye kararlarında (bu kararlar Zengin grubu kararları adı altında izlenmektedir) Türkiye’nin AİHS 1 Sayılı Protokolü 2. Maddesinde yer alan eğitim hakkını ihlal ettiğine karar vermişti. Kararlar güncel DKAB ders müfredatından önceki iki müfredata ilişkin olarak verildi. Temel bulgu şuydu: Türk eğitim sistemi ebeveynlerin çocuklarını kendi dini ve felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme hakkına saygı duyacak donanıma sahip değil.

Mansur Yalçın ve Diğerleri – Türkiye kararı üzerine hükümet, AİHM kararlarının icrasını izleme yükümlülüğüne sahip Bakanlar Komitesi’ne 21 Aralık 2015 tarihinde bir eylem planı sunarak, Zengin grubu olarak nitelendirilen kararların geniş katılımlı bir değerlendirme gerektirdiğini, bu amaçla Milli Eğitim Bakanlığı koordinasyonunda, Başbakanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı, farklı disiplinleri temsil eden akademisyenler ve tarafları temsil eden STK’lardan oluşan geniş katılımlı bir çalışma grubu oluşturulacağı bilgisini paylaşmıştı. Eylem planında, çalışma grubunun çalışmalarını 2016 yılı sonuna kadar tamamlayıp, Zengin grubu kararlarında işaret edilen ihlallerin ortadan kaldırılmasını için önlem alması amacıyla MEB’e sunacağı söyleniyordu. Ancak Çalışma Grubunun ne zaman oluşturulduğu, kimleri içerdiği ve çalışmanın niteliği ve şayet hazırladıysa raporunun içeriğine ilişkin bilgi hiçbir zaman kamuoyuyla paylaşılmadı.

2017-2018 eğitim öğretim yılında DKAB ders müfredatı ve kitapları değişti. Müfredat ve kitaplara ilişkin henüz sistematik bir değerlendirme yapılmamış olsa da bazı olumlu değişiklikler yapılmış olduğu görülüyor. Örneğin, “dinimiz İslam”, “peygamberimiz Hz. Muhammed” gibi dini içeriden öğreten ve hem öğretmenin hem de öğrencilerin belli bir inanca sahip olduğu veya olması gerektiğini var sayan ifadelerin büyük ölçüde kaldırıldığı görülüyor. Bunun yerine, “İslam dini”, veya “Hz. Muhammed” gibi görece objektif ifadeler kullanılıyor. Ne var ki, yapılan değişiklikler DKAB dersinin dinler hakkında objektif bir ders niteliğine sahip olması için yeterli görünmüyor. DKAB dersine ilişkin ayrımcı olmayan bir muafiyet sistemi de getirilmiş değil. Dolayısıyla Zengin grubu kararlarında tespit edilmiş olan “eğitim sisteminin ebeveynlerin dini veya felsefi görüşlerine saygı duyma  donanımına sahip olmaması” bulgusu geçerliliğini koruyor.

Muafiyet sisteminin yarattığı mağduriyet

DKAB dersinden Musevilik veya Hristiyanlık dinlerine mensup olduklarını belgeleyen öğrenciler yararlanabiliyor. Burada birkaç önemli sorun var; 1) Muafiyet hakkı sınırlı bir şekilde sunulmuş ve halen bir tutarsızlık barındırıyor, 2005 yılında Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun (ECRI) raporunda sorulduğu gibi DKAB dersi bir din dersi ise neden sadece Musevi ve Hristiyan öğrenciler muafiyet hakkına sahip, şayet DKAB dersi dinler hakkında bir ders ise Musevi ve Hristiyan öğrenciler neden muafiyet hakkına sahip; 2) Muafiyet hakkından yararlanmak için kişilerin dinlerini belgelemeleri, dolayısıyla açıklamaları gerekiyor ki bu  düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkı açısından sorun oluşturuyor. Örneğin Hristiyan veya Musevi olduğu halde kimlik bilgilerinde din hanesini boş bırakmış olan aileler muafiyet hakkında yararlanamıyor. Aynı şekilde kimliklerinde din hanesi bulunmayan sığınmacı öğrenciler bu haktan yararlanamıyor; 3) DKAB dersinden muaf olan öğrenciler 2018 yılında liseye geçişte Sınavla Öğrenci Alacak Ortaöğretim Kurumlarına İlişkin Merkezî Sınav’da alternatif sınav soruları sorulmadığı için mağduriyet yaşadılar.

Tavsiyeler

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne sunduğumuz bildirimde şu tavsiyelere yer verdik:

  • Bakanlar Komitesi Zengin grubu davalarını nitelikli izleme sürecine dahil etmeli;
  • Ayrımcı olmayan bir muafiyet sistemi hayata geçirilmeli;
  • DKAB dersleri AİHS standartlarıyla uyumlu hale getirilmeli.

Bildirimin tamamına ulaşmak için tıklayınız.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu