“Nefret” AKP eliyle sürüyor / “Hate” goes on with the AKP
06.12.2011, tersyuz.org
Summary in English below.
Gazeteci – Yazar İsmail Saymaz’la Zirve Yayınevi ve Santoro cinayetini ele aldığı kitabı Nefret “Malatya: Bir Milli Mutabakat Cinayeti”ni konuştuk.
Öncelikle kitapta işlenen konuları da kesen güncel bir tartışmadan başlayalım. Başbakan’ın Dersim Katliamı konusundaki tutumu sence ne ifade ediyor?
Dersim’den bağımsız olarak AKP iktidarının Alevilik sınavından kaldığını düşünüyorum. İktidarın 10. yılına gelinirken, kamuda Alevi inancından olan yurttaşların kimliklerini saklamak zorunda kaldıkları ya da bu kimlikleri nedeniyle dışlandıkları ileri sürülüyor. AKP, temsili ölçü ve sayıda Alevi milletvekilini meclise taşırken, merkez karar organlarında hiçbir Alevi’nin adını göremiyoruz. Buna karşın Hayati Yazıcı gibi, Sivas Davası’nda sanıkların avukatlığını üstlenen isimlerin bakanlığa taşındığı görülüyor. Cemevleri ısrarla ibadet yeri sayılmazken, zorunlu din dersleri hala varlığını koruyor. Türkiye’yi demokratikleştireceği iddia edilen 12 Eylül referandumunda AKP taraftarları, yargıdaki sözde Alevi yapılanmasının alaşağı edileceği söylemini dillendirildi. Öyle ki Alevilik, darbecilikle bir kılınmak istendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi oluşunun bir miting alanında Başbakan tarafından dile getirilmesi ve meydandan yuhalama sesleri yükselmesi, bu iklimin vardığı doruk noktaydı. Manzara böyleyken, Dersim tartışmasını inandırıcı bulmak, maalesef mümkün görünmüyor.
Erdoğan, bundan bir gün önce de “Misyonerlik faaliyeti her geçen gün artıyor. Buna karşı mücadele etmemiz gerekiyor.” demişti. Bu söylem düzeyi kitapta işlediğin pek çok olaydaki Hıristiyanlara dönük kamuoyu oluşturma süreçlerine çok benziyor. AKP’nin bugün misyonerliğe dair durduğu pozisyonu nasıl değerlendiriyorsun?
Siyasal İslam, misyonerlik bahsinde hiç de olumlu bir sicile sahip değil. Zira 1980 ve 1990’lı yıllarda misyonerlik faaliyetlerinin gündemde tutulması İslami eğilimli gazeteler eliyle oldu. Bilhassa Türkiye, Vakit ve Zaman gazeteleri misyonerlik karşıtlığının bayraktarıydı. Bu hal Marmara Depremi’nden sonra da sürdü. Depremden sonraki süreçte, 2000-2001 ve 2002 yıllarında Fazilet Partisi, misyonerliğin neden MGK gündemine alınmadığını soruyordu. Fazilet’ten doğan Saadet ve AKP de adeta misyonerlik karşıtı önerge verme yarışına girmişti. Bu rekabet 2005 yılına kadar devam etti. Aynı eğilimden vekiller misyonerlikle Pontusçuluk arasında bağ olup olmadığını sorarken; sekiz yıllık zorunlu eğitimin, kültürel hac yollarının onarılmasının, okullardaki uyuşturucu kullanımındaki artışın ve hatta AB ile ilişkilerin altında misyonerlik yattığını savunan soru önergeleri kaleme alıyordu. Dolayısıyla misyonerlik karşıtı nefretin inşa edilmesinde Siyasal İslam’ın payı sanıldığından büyüktür. AKP bu nefretin yaratılmasında etki sahibidir. Misyonerlere yönelik şiddetin halen sürüyor olmasının bir sebebi de, iktidar partisinin misyonerlere yönelik kuşkulu bakışının, başta TSK olmak üzere bütün bir güvenlik aygıtı ve bürokrasideki yerleşik algıyla örtüşmesidir.
Söyleşinin tamamına ulaşmak için tıklayın.
Summary
An interview with journalist Ismail Saymaz on his book “Malatya: Murder with National Consensus” on the Malatya and Santoro murders. According to his findings hate against “missionaries” is not limited to ultra-nationalist groups but the contribution of political Islam to the hate discourse is more than most people think. According to Saymaz AKP has been influential in creating this hatred. The reason for continuance of violence against missionaries is that the suspicious outlook of the government is overlapping with the already settled perception in the military and bureaucracy.
______________________________________________________________________________________________