AK Bakanlar Komitesi’ne Zengin Grubu Davalarıyla ilgili bildirim sunduk
İnanç Özgürlüğü Girişimi, 2 Mart 2021’de Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (BK) zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi (DKAB) derslerine ilişkin Zengin Grubu Davaları kararlarının icrasının izlenme sürecine katkı sağlayacak bir bildirim sundu.
Bildirim nitelikli izleme altındaki davalarla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının icrasına dair Türkiye Hükümeti’nin alması gereken genel tedbirlerin durumu hakkında bilgi sağlamayı amaçlıyor.
Zengin Grubu Davaları olarak adlandırılan Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye ve Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye kararlarında AİHM’in DKAB derslerine ilişkin önemli bulguları yer alıyor. Kararlarda DKAB ders içeriğinin nesnel ve objektif niteliklere sahip olmadığına, eğitim sisteminin ebeveynlerin çocuklarını kendi dinî veya felsefi görüşleri doğrultusunda yetiştirme haklarına saygı gösterme konusunda yapısal sorunlar içerdiğine ve okullarda din eğitimi konusunda insan hakları standartlarıyla uyumlu bir reformun ivedilikle gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiliyor:
- Türk eğitim sistemini ve mevzuatını AİHS ile uyumlu hale getirmek (Hasan ve Eylem Zengin/Türkiye, par. 84).
- Öğrenci ve ebeveynlerinin dinî veya felsefî görüşlerini açıklamak zorunda kalmayacakları, ayrımcı olmayan bir muafiyet mekanizması ivedilikle düzenlenmelidir (Mansur Yalçın ve Diğerleri/Türkiye, par. 76, 77 ve 84).
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Aralık 2019 tarihinde Alevi davalarına ilişkin kararların uygulanmasını ele aldığı oturumda aldığı kararla zorunlu “din kültürü ve ahlak bilgisi” 2018 müfredatının Alevi inancıyla ilgili bilgiler içerdiğini ve ebeveynlerin çocuklarının bu derslerden muaf olması için hukuki yollara başvurabileceklerine ilişkin Hükümetin aktardığı bilgileri not etmişti. Ancak, bu önlemlerin AİHM tarafından ortaya konan tüm meseleleri çözmediğini ve özellikle de ebeveynlerin dini veya felsefi inançlarını açıklama gerekliliğiyle ortaya çıkan ağır yükü ortadan kaldıran bir muafiyet prosedürü olmadığını vurgulamıştı. Bu nedenle söz konusu davaları standart izlemeden nitelikli izleme prosedürüne geçirmeye karar verdi. Ayrıca, yetkilileri 1 Haziran 2020 tarihine kadar “somut bir takvim içeren kapsamlı bir eylem planı” hazırlamaya “kuvvetli bir şekilde teşvik etti”.
Türkiye Hükümeti, 4 Ocak 2021 tarihinde söz konusu kararların icrasıyla ilgili olarak Bakanlar Komitesi’ne bir cevap sundu. Bu cevapta, Türkiye’nin DKAB dersinde Toledo Kılavuz İlkeleri’yle uyumlu olarak tüm inançlar ve dünya görüşlerini nesnel bir şekilde ele aldığı ve çoğulculuk ilkesini gözettiği ifade ediliyor. DKAB derslerinin şu çerçevede sunulduğuna dikkat çekiliyor: “Zorunlu DKAB dersi, kamu okullarında nesnel olarak sunuluyorsa, o zaman din veya inanç özgürlüğüyle uyumludur. Din veya inanç eğitiminin sağlandığı yerde yaygın olan dine daha geniş yer verilebilir.” Ayrıca cevapta, DKAB dersinin nesnel, olgu temelli, akademik ve mesleki standartlara uyumlu bir şekilde sunulduğu takdirde, dersin zorunlu veya seçmeli olması sorun teşkil etmeyeceği aktarılıyor.
Bildirimde, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği (ESHİD) ve Norveç Helsinki Komitesi (NHC) iş birliğiyle 2021 yılında yayımlanan, ‘Türkiye’de Zorunlu Din Eğitimi: Din Kültürü Ahlak Bilgisi Dersi ve Kitapları Hakkında İnsan Hakları Temelli Bir Değerlendirme’ raporunun DKAB ders kitaplarının içerikleri ve DKAB dersi muafiyetine dair bulguları Bakanlar Komitesi’ne aktarıldı. İnceleme DKAB kitaplarının, AİHM tarafından ortaya konan genel tedbirler ve Toledo Kılavuz İlkeleri’yle uyumsuzluğunu ortaya koyuyor:
- Tanrı’nın varlığı ve doğası, Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed, dünyanın oluşumu, insanın ve hayatın amacı, ölüm, ölüm sonrası, melekler ve cinler gibi varlıklar hakkında her sınıf düzeyinde ilahiyat disiplini temel alınarak İslam dininin doktrinlerinin pozitif önermeler şeklinde sunulduğu tespit edildi.
- DKAB ders kitapları, din eğitimi olma niteliğini koruyor; dinler hakkında tarafsız ve nesnel olmayan, Sünni İslam ilahiyat bakış açısıyla sunulan bilgiler içeriyor.
- Kitaplarda Alevilik sınırlı bir şekilde yer alıyor. Ayrıca, Alevi toplumu için ibadet yeri sayılan cemevlerinin ibadet yeri olduğu, Alevi ibadeti olan semahın bir ibadet biçimi olduğu ifade edilmiyor.
- Musevilik ve Hristiyanlıkla ilgili bilgiler, bu dinlerin ibadetlerinin uygulamalarına geniş bir şekilde yer verse de, başta bu dinlerin kaynaklarının tahrif edilmiş olduğu bilgisinin İslam doktrinine gönderme yapılarak verilmesi, yaygın önyargı ve yanlış bilgileri destekler nitelikte.
- Ateizm ve deizm gibi farklı felsefi yaklaşımlar, İslami inanç savunmasıyla ele alınıyor ve tarafsız bir şekilde sunulmuyor.
- DKAB programının amaçlarından biri, öğrencilerin “milli değerleri” benimsemeleridir ve bu değerler, Türkiye’deki dini ve diğer çeşitliliği dikkate alacak şekilde sunulmuyor.
- Yer alan değerlendirme soruları, çocukların nesnel olarak sunulmayan doktrinsel konularda “doğru” cevabı vermek durumda kaldığı ve çocukların “doğru” davranış olarak belli davranışlara yönlendirildiği gözlemleniyor. Bu da çocuğu, düşünce, din veya vicdan özgürlüğüne aykırı davranmak zorunda kalabileceği koşullara maruz bırakıyor.
- “Dinimiz”, “peygamberimiz”, “kutsal kitabımız Kuran- Kerim” gibi dini içeriden öğreten ifadeler birçok kitapta kullanılmaya devam ediliyor.
- Ortaya konan doktrinsel bilgiler, bazı ebeveynlerin dini veya felsefi görüşleriyle uyumlu olabildiği gibi bazı ebeveynlerin dini veya felsefi görüşleriyle çelişkili.
- Din eğitimi, hem çocuğun düşünce, inanç ve vicdan özgürlüğü hem de ebeveynlerin çocuklarını kendi dini ve felsefi görüşlerine göre yetiştirme hakkı önünde engel teşkil ediyor.
Bulgular, zorunlu DKAB dersinin güncel eğitim materyallerinin dinler hakkında objektif bir bilgilendirme içermediğini ve din eğitimi niteliğinde olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, uluslararası insan hakları hukukuna göre ders zorunlu olamaz, olacaksa da ayrımcı olmayan bir muafiyet sistemi acilen tesis edilmeli. AİHM’in Zengin grubu hakkındaki kararlarının uygulanmaması sonucunda potansiyel olarak binlerce öğrenci ve ebeveynlerin haklarının kesişim noktasında, eğitim bağlamında (AİHS 1 Sayılı Protokolü 2. Madde) din veya inanç özgürlüğü (Madde 9) hala ihlal ediliyor.
Tüm bu bulgular ışığında İnanç Özgürlüğü Girişimi bildirimde şu tavsiyelerde bulundu:
- Türkiye hükümeti eğitim sistemini ve yerel mevzuatı, özellikle de öğretim materyallerinin ve muafiyet mekanizmasının eksikliklerini gidererek, Sözleşme’yle uyumlu hale getirmeli.
- Ayrımcı olmayan muafiyet mekanizması tesis etmeye yönelik adımlar atılmalı.
- Hükümet’ten Haziran 2021’e kadar Eylül 2021’de, 2021-22 eğitim öğretim yılı için müfredat ve öğretim materyallerinde gerekli değişiklikleri yapmış olmak üzere yeni bir Eylem Planı sunması istenmeli.
- Bakanlar Komitesi, Haziran 2021 toplantısı için, Zengin Grubu davalarını gündemine almalı.
- Davalarla ilgili halihazırdaki gecikmeler göz önüne alınarak, Bakanlar Komitesi alınacak önlemlerle ilgili acil bir zaman çizelgesi hazırlamalı ve yakın gelecekteki zaman çizelgesini gözden geçirmeli.
Bildirime ulaşmak için lütfen tıklayın.