Eğitimde İnanç Özgürlüğü Toplantısı
Eğitimde inanç özgürlüğü hakkına ilişkin pek çok meselenin farklı boyutlarıyla ele alınmaya devam edilmesi ve bu konuda saha çalışmalarının yapılması ihtiyacı sürüyor.
Eğitimde İnanç Özgürlüğü Toplantısı Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi işbirliği ile 29 Mart 2015 tarihinde Ankara’da gerçekleşti.
Türkiye’de geçmişte başörtüsü meselesi günümüzde ise en fazla, AİHM tarafından verilen Mansur Yalçın ve Diğerleri Türkiye kararı çerçevesinde bir Alevi meselesi olarak tartışılan bir konu eğitimde inanç özgürlüğü. Oysal çok daha fazla ve farklı boyutlarının da bu tartışmanın bir parçası olması gerekiyor.
Etkinlikte ilk olarak farklı inanç gruplarının eğitimde inanç özgürlüğüne ilişkin meseleleri ortaya kondu. Ankara Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi Müdürü Kerem Altıparmak’ın moderatörlüğünde Mazlum Der’den Özlem Ekşi sunumunda genel bir çerçeve çizdikten sonra uzun yıllar başörtüsü meselesiyle ilgili yaşanan sıkıntıları anlattı. Sonrasında söz alan AKKAV Başkanı İsmet Erdoğan Alevi çocukların, okulda inançla ilgili olarak verilen bilgilerle, aileleri tarafından verilen bilgiler arasında bocaladığını ve dersi veren öğretmenlerle önemli sorunlar yaşadıklarına dikkat çekti. Ateizm Derneği’nden Deniz Emre Sahibi ise dine eleştirel yaklaşan veya dindar bir hay at tarzı benimsemeyen öğrencilerin okullarda sorun yaşadığını dile getirdi. Son olarak söz alan VADİP propeller koordinatörü Garo Paylan ise Cumhuriyet başlangıcından beri süregelen bir zihniyet meselesinin okullarda inanç özgürlüğü alanında da kendisini gösterdiğini söyledi.
İkinci oturumda, çocuğu merkeze alındı ve Gündem Çocuk Derneği çocuklarla yapmış olduğu odak grup çalışmasını sundu. Buna göre çocuklar okullardaki din derslerinde çeşitlilik olmadığının farkındalar. Din derslerinde branş öğretmenlerinden -sınıf öğretmenlerine oranla- daha fazla baskıcı bir tutumla karşılaşıyorlar. Çocukların çoğu din dersinin içerdiği konu, kavram, kullanılan yöntemi sıkıcı ve zorlayıcı buluyorlar. Çocuklar için din dersindeki başarı algısı ve bunun akademik başarıya katkısı, TEOG sınavı nedeniyle önemli hale geliyor. Muafiyet sistemi, çocukların “dinsel kimliklerini” açıklamak zorunda bırakıyor. Bu durum bazı çocukları rahatsız ederken bazı çocuklar bu durumla başa çıkmak için bu kimliklerini daha çok sahipleniyorlar.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden Hasan Saim Vural tarafından yönetilen üçüncü oturumda Erasmus Üniversitesi’nden Jeroen Temperman eğitimde inanç özgürlüğüne ilişkin, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası normları anlattığı sunumunda devletlerin bu alandaki yükümlülüklerine dikkat çekti. Özellikle, çok fazla paydaşın bulunduğu bu konuda uzlaşma sağlamanın zorluğunu hatırlattı. Norveç Helsinki Komitesi İnanç Özgürlüğü Girişimi proje yöneticisi Mine Yıldırım ise, ulusal mevzuat ve zorunlu Din Kültürü Ahlak Bilgisi (DKAB) dersi ve seçmeli din dersleri bağlamında uygulamayı değerlendirdi. Birçok okulda uygulanan “zorunlu seçmeli” uygulamasının sorunlu olduğuna ve bu konuda geri toplamanın önemine değindi.
İnsan Hakları Ortak Platformu koordinatörü Feray Salman’un moderatörlüğünde gerçekleşen son oturumda ise okullarda uygulama üzerinde duruldu. Helsinki Yurttaşlar Derneği’nden Hakan Ataman ayrımcılık üzerinden değerlendirme yaparken Eğitim Reformu Girişimi’nden Işık Tüzün DKAB ve seçmeli din dersleri öğretmenlerinin önemine işaret etti ve öğretmen eğitimine vurgu yaptı.