Açıklama: Hasköy Yahudi Mezarlığı Saldırısı
15 Temmuz günü, Türkiye Hahambaşılığı Vakfı, İstanbul Beyoğlu, Hasköy Yahudi Mezarlığı’ndaki mezar taşlarından 36’sının tahrip edildiğini açıkladı. Öncelikle, Yahudi toplumuna geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor ve bu konunun takipçisi olacağımızı belirtiyoruz. İstanbul Valiliğinin daha sonra yaptığı açıklamada ise 13 Temmuz’da gerçekleşen olayda 81 mezar taşına zarar verildiği ifade edildi. Kamu görevlileri ile çeşitli kurum ve kişilerin ilgi ve Yahudi toplumu ile dayanışma ifade eden açıklamalarını memnuniyetle karşılıyoruz.
Din veya inanç temelli önyargı saiki taşıma ihtimali olan bu tahribatın, 11-13 yaşları arasındaki çocuklar tarafından yapıldığı da ayrıca Valilik açıklamasında yer alıyor. Tahribatın çocuklar tarafından yapılması iddiası konunun daha da büyük bir hassasiyetle ele alınmasını gerektiriyor. Çocuğun en üstün yararını gözeten koruyucu adalet yaklaşımı ile birlikte nefret suçu olması ihtimali göz önünde bulundurularak titizlikle soruşturma yürütülmesi gerekiyor. Ek olarak, geçmişte yaşanmış nefret suçlarının toplumların hafızasında uzun süre kalmaya devam ettiği ve benzer olaylar yaşandığında derin bir etkisi olduğu hatırlanmalı.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na (AGİT) göre nefret suçu ihtimali değerlendirilirken dikkate alınması gereken antisemit önyargı göstergeleri şöyle:
- mağdur olanların algısı -olayı nefret suçu olarak algılamaları-,
- hedefin dinî veya kültürel olarak önemli bir yer olması,
- mağdur olan kişi veya kişilerle fail veya faillerin dinî veya etnik temelde farklılıklara sahip olmaları,
- tahribatın dinî veya etnik açıdan öneme sahip bir nesne veya yapı üzerinde gerçekleşmiş olması ve hedef alınan alanda başka antisemit olayların yaşanmış olması.[1]
Maalesef, din veya inanç topluluklarına ve inançsızlara yönelik köklü ayrımcılığa, topluluklara ve dinî mekanlara yönelik saldırılara, yalnızca dinleri, inançları ve inançsızlıkları nedeniyle kişileri hedef alan nefret suçlarına tanık olmaya devam ediyoruz. Söz konusu olayda tahribatı gerçekleştirdiği iddia edilen çocukların bu olayı önyargı saikiyle gerçekleştirip gerçekleşmediğine ilişkin bir tespit yapmadan, olayın nefret suçu niteliklerine sahip olduğu düşünülebilir.
Nefret suçlarının, mağdurlar, mağdurlarla doğrudan ve dolaylı olarak bağlantılı olan kişiler ve genel olarak toplum üzerinde, önyargı saiki içermeyen suçlara göre daha ciddi etkileri olabiliyor. Önyargılı saikle yaşanan suçlar ve olaylar, mağdurlara ve mağdurun mensubu olduğu topluluğa içinde yaşadıkları toplumun bir parçası olarak kabul edilmedikleri mesajını yolluyor ve eşitlik idealini zedeliyor.
Kapsayıcı, demokratik ve barışçıl toplumlar için hayati bir niteliğe sahip olan din veya inanç özgürlüğü hakkı, uluslararası insan hakları hukukunun önemli bileşenlerinden biri. Devletlerin, bu haktan herkesin eşit bir şekilde faydalanabilmesi ve din veya inanç özgürlüğü de dahil, insan haklarına müdahale oluşturan nefret suçlarının önlenmesi için gerekli önlemleri alma ve önyargı saikinin soruşturulması yükümlülüğü var.
Nisan 2021 tarihli İnsan Hakları Eylem Planı’nda bir yıl içinde ayrımcılık ve nefret suçuna ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda yeni bir düzenleme yapılması (Faaliyet 4.4.e.) ve ayrımcılık ve nefret suçları ile kabahatlere ilişkin veri tabanı oluşturulması ve istatistiklerin sağlıklı bir şekilde toplanmasının sağlanması (Faaliyet 4.4.h.) hedefleri hala yerine getirilmiş değil. Yetkilileri bu konuda daha fazla gecikmeden adım atmaya çağırıyoruz.
Eylül 2021 tarihinde yayımladığımız Türkiye’de Din veya İnanç Temelli Nefret Suçları 2020 Raporu’nda yer verdiğimiz tavsiyeler geçerliliğini koruyor. Kamu yetkilileri, din veya inanç temelli nefret suçları da dahil olmak üzere tüm nefret suçlarını engellemek ve bunlarla mücadele etmek amacıyla;
- eğitim, yerel yönetim, adalet ve güvenlik kuvvetlerinin çalışma alanlarında bilgilendirici, önyargıları ortadan kaldırmaya ve toplumlar arasında barışı tesis etmeye yönelik çalışmalar yapılmasını,
- nefret suçları ile bütünlüklü mücadele stratejisi geliştirmek amacıyla, alanda uzman kişiler de dahil olmak üzere, geniş katılımlı ve şeffaf bir süreç yürütülmesini,
- nefret suçlarına ilişkin mevzuatın bir an önce etkili bir şekilde düzenlenmesini,
- nefret suçlarının, yaş da dahil olmak üzere, ayrıştırılmış bir şekilde kayıt altına alınmasını,
- bu suçların etkin bir şekilde soruşturulmasını, kovuşturulmasını ve uygun bir yaptırım uygulanmasını,
- mağdurların desteklenmesi için ihtiyaçlarına yönelik çok boyutlu tedbirler alınmasını,
- kolluk kuvvetleri ile sivil toplum ve din veya inanç toplulukları arasında bilgi paylaşımı ve iş birliğinin güçlendirilmesini sağlamalı.
Bunun yanında suça sürüklenen çocukların karıştığı bu tür olayların ayrı bir şekilde ele alınması gerekiyor;
- bütüncül bir şekilde çocuk haklarını gözeten, önleyici, koruyucu ve çocuğu güçlendirici politikalar geliştirilmeli,
- milli eğitim sisteminde farklı din veya inanç veya inançsız gruplara yönelik önyargı da dahil olmak üzere, farklı gruplara yönelik önyargıları güçlendirmeyen aksine bunlarla mücadele eden ve saygıyı güçlendiren içerik ve öğretim yöntemleri geliştirilmeli,
- ruh sağlığı profesyonelleri, suça sürüklenen çocukların tespiti ve korunmasında kritik aktörler olarak yer almalı. Tüm işlemlerde çocuğun en üstün yararı gözetilmeli. Psiko-sosyal destek ve aile desteği sağlanmalı,
- toplumsal barışın sağlanmasına yönelik olarak, çocukların aileleri ile birlikte katılacağı çalışmaların yapılması sağlanmalı.
[1] Training Manual Against Hate Crimes for Law Enforcement, OSCE/ODIHR, 2012.