‘Nefret suçlarıyla mücadele için etkili bir yasal düzenleme şart’
“Nefret Suçları ve Cezasızlık: Avukat Deneyimleri” webinarı, İnanç Özgürlüğü Girişimi, KAOS GL ve İnsan Hakları Derneği iş birliğiyle, 7 Ocak 2025’te düzenlendi.
Av. Tuğçe Duygu Köksal’ın moderatörlüğünü üstlendiği webinarda, avukatların sahadaki deneyimleri ve hukuki mücadeleleri aracılığıyla cezasızlık sorunu tartışıldı. Konuşmacılar, nefret suçlarına dair yargı süreçlerinde yaşanan engelleri ve bunların etkilerini ele aldı. Webinarda, cezasızlık politikaları ve bürokratik engellerin failleri cesaretlendirdiğine dikkat çekildi. Bunun yanında, özellikle siyaset ve medya alanındaki yaygın nefret söyleminin şiddet döngüsündeki etkisi vurgulandı. Webinara; avukatlar, hukuk fakültesi öğrencileri ve sivil toplum çalışanları gibi farklı alanlardan izleyiciler katıldı.
Öncelikle Hakan Ataman, Türkiye’de nefret suçlarına karşı net ve kapsamlı bir yasal çerçeve ihtiyacı olduğunu belirtti. Nefret suçlarına ilişkin Türkiye’deki mevcut hukuki boşlukları ele alarak, uluslararası pratiklerle karşılaştırmalar yaptı. Ayrıca, yasal düzenlemelerin yanı sıra, eğitim, medya politikaları ve sivil toplum çalışmalarının nefret suçlarıyla mücadeledeki önemine vurgu yaptı.
Av. Ayşegül Karpuz Tör, özellikle mültecilerin mağdur olduğu vakalarda devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü etkili bir şekilde yerine getirmediğini belirtti. Tör, mültecilerin hukuki güvencelerinin yetersiz olduğunu ve kolaylıkla sınır dışı edilebilme risklerinin de nefret suçlarını bildirmeleri önünde ciddi bir engel olabildiğini dile getirdi.
Av. Erdal Doğan, Türkiye’de azınlık gruplarını hedef alan nefret suçlarına dair köklü sorunları ele aldı. Özellikle, Hrant Dink ve Andrea Santoro cinayetleri gibi davaların ardındaki sistematik cezasızlık döngüsünü vurguladı ve bu suçların devamına yol açan politik, sosyal ve hukuki faktörleri değerlendirdi. Doğan, aktivistlerin, hukukçuların ve insan hakları örgütlerinin nefret suçlarıyla mücadele için devam eden çabalarının önemini vurguladı.
Son olarak Av. Kerem Dikmen, Türkiye’de LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın kamu kurumlarının politika ve uygulamalarına derinlemesine yansıdığına dikkat çekti. Dikmen, üst düzey kamu görevlilerinin LGBTİ+’ları hedef göstermesinin ve bu söylemlerin hukuki yapıya yansımasının adalete erişimi zorlaştırdığını belirtti. Dikmen ayrıca, soruşturma aşamasında yaşanan engelleri ve ceza davalarındaki uzun süreli yargılamalar ile haksız tahrik indirimi gibi uygulamaların etkisini aktardı.